Kars'tan, Ermenistan sınırında bulunan Alaca Köyü'ne doğru yola çıkıyoruz. Hava güneşli ama, soğuk. Yol ve çevresi karla kaplı. Köye ulaşmak için anayoldan ayrılıp 5 kilometre kadar toprak yolda ilerliyoruz. Okula yaklaştıkça çocukların sesi duyuluyor. Alaca Eczacılar İlkokulu’nun 3 sınıfı ve 46 öğrencisi var. Ayşe Öğretmen'den başka okulda iki öğretmen daha görev yapıyor. Tülay Üstboğa anasınıfını, Nurani Ergüder ise dördüncü sınıfları okutuyor. Okulun temizlik ve bakım işleri için de üç görevli var.
Ayşe Çilingir, 24 yaşında. Mersinli. İlk görev yeri olan Alaca Köyü’ne 4 ay önce geldi. Heyecanla anlatmaya başlıyor:
"Köy öğretmeni olmak çocukluğumdan beri hayâlimdi. Her çocuğa sorarlar 'Ne olmak istersin?' diye ben hep öğretmen olmak isterdim. Televizyonda öğretmenleri gördüğüm zaman içim giderdi. Hayâllerim gerçek oldu. Köye ilk atamam gerçekleştiğinde 'İşte bu' dedim. Benim yapacağım iş bu. Ben, bunun için doğmuşum.”
"Kalbimin atışını duyabiliyordum"
Mersin’den babası ile yola çıkan Ayşe Öğretmen, Kars Otogarı’nda köyün muhtarı Mahmut Vargün'ün kendilerini karşıladığını anlatıyor. Valizlerini bir taksiye yükledikten sonra üçü birlikte köye doğru yola çıkmışlar. Çilingir, yolda hissettiklerini şöyle söylüyor:
"Hayatımda ilk defa bu kadar uç köyleri görüyordum. Ermenistan sınırı bana bakıyordu. Korkuyorum, heyecanlanıyorum. Ama bu heyecan güzel bir heyecandı. Özellikle Alaca Köyü’nün tabelasını görünce, 'İşte bu' dedim. Çok şükür buraya kadar geldim. Oradan itibaren kalbimin atışını duyabiliyordum. Üç yıl görev yapacağım köye büyük bir mutlulukla girdim."
Ayşe Öğretmen, okuldaki ilk gününü anlatırken de “Sınıfa girdim, kapıyı kapattım. Çocuklar gözümün içine bakıyorlar. Ne diyeceğimi şaşırdım. Biraz afalladım sonra acemiliğim geçti” diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder